• Anasayfa
  • |
  • KARADENİZ’DEN, DOĞU AKDENİZ’E MAVİ VATAN SAHİPSİZ DEĞİL

KARADENİZ’DEN, DOĞU AKDENİZ’E MAVİ VATAN SAHİPSİZ DEĞİL

 

Kurtuluş Savaşımızda cepheye mermi taşıyan kahraman Karadenizli denizcileri Nâzım Hikmet şu sözlerle anlatır: “Çok uzak, çok uzaklardaki İstanbul Limanı’nda/ Gecenin bu geç saatlerinde/ Kaçak silah ve asker ceketi yükleyen Laz takaları/ Hürriyet ve ümit, su ve rüzgardılar...” Yine Kurtuluş Savaşımızın büyük komutanı, cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, “Kurtuluş Savaşı’nda denizcilerimizin müteferrik ve vatanperverane hizmetleri pek çoktur” sözleriyle bahriyelilerin Kurtuluş Savaşı’nda yaptığı hizmetleri hatırlatır. Bu bahsedilen kahramanlıkların hepsi işgal altında olan karasularımızda denizcilerimizin düşmana görünmeden yaptıkları kahramanlıklardır. Denizlerimiz işgal altındadır, ama denizcilerimiz kahramanca ve zekice o ablukayı delmişlerdir.

Sadece savaş zamanında değil, yabancılara verilen kapitülasyonlarla da denizlerimiz esarete alınmıştı. Karasularımızdaki bütün büyük ticari denizcilik faaliyetleri yabancıların elindeydi. Türkler ise kendilerine takacılık, küçük çaplı balıkçılık gibi alanlarda anca yer bulabiliyordu. Mavi vatanımızın bereketinden faydalanamıyor, bunu yabancılara kendi elimizle teslim ediyorduk. Lozan Barış Antlaşması’nın bir kazanımı olan Kabotaj Kanunu, 1 Temmuz 1926 yılında yürürlüğe girdiğinde, bu ülkemiz için o kadar önemliydi ki aynı gün bayram ilan edildi. Aslında Kabotaj Kanunu denizcilik sektörümüzün bugün ulaştığı yolda koyulan ilk tuğla oldu. Belki de Kabotaj Kanunu olmasaydı, kendi aile şirketim dahil birçok yerli denizci şirketimiz bugün ulaştıkları yerlere hiç gelemeyeceklerdi. Kabotaj denizcilik sektörünün de dışında çok büyük anlam taşımaktadır. Özellikle Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler, Mavi Vatan sınırlarımızın sıkı sıkıya sarılmamız gereken sınırlar olduğunu bizlere göstermektedir. Doğu Akdeniz’de ülkemize karşı birçok ülkenin tek ses olduğu şu günlerde Mavi Vatan’ın sınırları ülkemizin çıkarları ve yarınlarımız için ayrıca önem taşımaktadır.

Oda olarak ne kadar uluslararası alanda çıkarlarımızı gözetsek de, ülke içindeki çalışmalarımıza da hız kesmeden devam etmekteyiz. Denizcilik ülküsünü daha da yukarılara taşımak; Van Gölü’ndeki feribotundan, Kıbrıs açıklarındaki sondaj gemisine kadar bütünleşik bir denizcilik politikası ile başarıya ulaşır.

Özellikle son günlerde çalışmalarına hız verdiğimiz “Denizcilik Sektörü Envanter Çalışması”nın bu yönde ortaya koyduğumuz stratejik hedeflerin sayısal analizlerle de desteklenmesi açısından oldukça verimli olacağını düşünüyorum.

Seçim vaatlerimizden olan “her üyeyi yerinde ziyaret edeceğiz” sözümüzü tutmak da yine merkezin çevre ile bağını güçlendirmek için ayrı bir önem taşıyor. Bu kapsamda haziran ayında üç günlük bir Karadeniz turuna çıktık. Oda Başkanı olarak Karadeniz turuna çıktığımda bu topraklardaki en eski denizcilik geleneğinin doğduğu yere gittiğimizi, oralardan bir sürü şey öğrenerek döneceğimi biliyordum.

Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon ve Rize’de birçok üyemizle birebir konuşma fırsatımız oldu. Gittiğimiz bazı yerlere daha önceki bölge ziyaretlerinde de yaşadığımız gibi bir oda başkanı ilk kez gidiyordu. Doğu Karadeniz bölgesindeki denizcilere odamızın gücünü arkasında hissettirmek, Hatay’dan Artvin’e biz bir aileyiz duygusunu güçlendirmek için çıktığımız bu yolda aldığımız olumlu geri dönüşler her seferinde iyi bir yolda olduğumuzu bize hatırlatıyor. Devletimizin aldığı ekonomik tedbirler ve ülkemizin seçim sürecini geride bırakması ile ekonomimizin daha parlak bir yola girdiğini düşünüyorum. Bu yolda, denizcilik sektörümüzün ülkesine gereken desteği geçmişte verdiği gibi şimdi de vereceğinden kimsenin şüphesi olmasın.

İçinde bulunduğumuz bölge nedeniyle birçok şeyden ilk elden biz etkileniyoruz ama her zaman bir bütüne bakıyoruz. Ülkemizin menfaati için biz denizciler her türlü zorluğa katlanmaya hazırız. Allah ülkemize, denizciliğimize selamet versin…